Ekoturizm: Doğayla Barışık Bir Turizm Anlayışı

Ekoturizm: Doğayla Barışık Bir Turizm Anlayışı

Ekoturizm projeleri, doğal çevreyi korumak, yerel halkın yaşam kalitesini artırmak ve sürdürülebilir bir turizm geliştirmek amacıyla hayata geçirilen projelerdir. Bu projeler, doğaya saygılı, küçük ölçekli, yerel mimariye uygun ve çevre dostu konaklama tesisleri, rekreasyon alanları, eğitim merkezleri ve doğa yürüyüşü parkurları gibi unsurları içerir. Ekoturizm projeleri, hem turistlere hem de ev sahiplerine fayda sağlar. Turistler, doğanın güzelliklerini keşfederken, yerel kültürü, yemekleri ve el sanatlarını tanıma fırsatı bulur. Ev sahipleri ise, ekoturizm projelerinden elde ettikleri gelirle, kendi doğal ve kültürel miraslarını koruyabilir, yaşam standartlarını yükseltebilir ve kırsal göçü önleyebilir.

haber arası detay

EKOTURİZM: Hem planlamada teknik ve yasal uygulamalar hem uygulamada doğal ortamın cazibesinin turizmde kullanılması. Bu sayede doğal ve kültürel değerler korunurken, yerel halkın ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sağlanıyor.Ekoturizm, çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir seyahat şeklidir. Ekoturizm, tipik olarak flora, fauna ve kültürel mirasın başlıca cazibe merkezleri olduğu yerlere seyahat etmeyi içerir. Ekoturizm, gezginleri koruma biyolojisine dikkat ederek yerel ve doğal çevre hakkında eğitmeye odaklanabilir. Turizm pazarında, doğaya dayalı turizm olarak tarif edilen ekoturizm, sürdürülebilir kalkınma aracı olarak görülmektedir.

Ekoturizmin önemi, hem doğal hem de kültürel değerlerin korunması, hem de yerel halkın ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sağlamasıdır. Ekoturizm, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını teşvik eder, biyolojik çeşitliliği destekler, çevre bilincini artırır, yerel kültürleri tanıtır ve saygı duyar, yerel halkın gelirini artırır ve istihdam yaratır, bölgesel kalkınmaya katkıda bulunur.

Ekoturizmin özellikleri, genellikle küçük gruplar halinde, ailelerin işlettiği küçük tesislerde, geleneksel mimarinin ve yerel kaynakların kullanımını hedef almasıdır. Ekoturizm, doğal ve kültürel çevreye zarar vermeden, minimum etki ilkesine uygun olarak gerçekleştirilir. Ekoturizm, yerel halkın katılımını ve yararlanmasını sağlar, yerel halkın kapasitesini geliştirir, yerel halkın karar alma süreçlerine dahil olmasını destekler.

Ekoturizmin etkileri, hem olumlu hem de olumsuz olabilir. Ekoturizmin olumlu etkileri, ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan görülebilir. Ekoturizm, yerel halkın gelirini ve refahını artırır, yerel ürün ve hizmetlere talebi artırır, vergi gelirlerini yükseltir, altyapı ve hizmet kalitesini iyileştirir, yerel halkın eğitim ve sağlık düzeyini yükseltir, yerel halkın girişimcilik ve liderlik becerilerini geliştirir, yerel halkın kültürel kimliğini ve gururunu pekiştirir, yerel halkın çevre bilincini ve sorumluluğunu artırır, doğal ve kültürel kaynakların korunmasına ve restorasyonuna katkı sağlar, biyolojik çeşitliliği korur ve zenginleştirir, ekosistem hizmetlerini iyileştirir.

Ekoturizmin olumsuz etkileri, ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan görülebilir. Ekoturizm, yerel halkın gelir dağılımında eşitsizliğe yol açabilir, yerel halkın mülkiyet ve erişim haklarını kısıtlayabilir, yerel halkın geleneksel yaşam tarzını ve değerlerini bozabilir, yerel halkın kültürel asimilasyonuna ve kaybına neden olabilir, yerel halkın çevre sorunlarına duyarsızlaşmasına ve çıkar çatışmalarına yol açabilir, doğal ve kültürel kaynakların tahribatına ve kirlenmesine neden olabilir, biyolojik çeşitliliği azaltabilir ve tehdit edebilir, ekosistem hizmetlerini bozabilir.

Ekoturizm faaliyetleri, doğal ve kültürel çevreyi tanımak, öğrenmek, zevk almak ve hayranlık duymak amacıyla gerçekleştirilen çeşitli aktivitelerdir. Ekoturizm faaliyetleri, doğa yürüyüşü, kuş gözlemciliği, yaban hayatı gözlemciliği, botanik turları, safari turları, kamp, bisiklet, kano, rafting, dalış, tırmanış, mağaracılık, fotoğrafçılık, kültürel turlar, el sanatları, folklor, müzik, dans, yerel yemekler, yerel festivaller, gönüllülük gibi pek çok seçenek sunar.

EKOSİSTEM: Doğanın bitkisel ve hayvansal yaşamı denge içinde sürdürerek oluşturduğu yaşam döngüsü. Bu döngüyü korumak için doğaya zarar vermeden üretim yapmak gerekiyor.
Ekosistem, belirli bir alanda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemlerdir. Ekosistemler, doğanın dengesini sağlar, biyolojik çeşitliliği korur, besin zincirini oluşturur ve insanlara pek çok hizmet sunar. Bu nedenle, ekosistemi korumak, insanların ve diğer canlıların yaşam kalitesini artırmak için çok önemlidir. Ekosistemi korumak için, doğaya zarar vermeden üretim yapmak, doğal kaynakları akıllıca kullanmak, atık ve kirliliği azaltmak, iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve biyoçeşitliliği desteklemek gibi çeşitli yöntemler uygulanabilir

PERMAKÜLTÜR: Tarım, doğal hayat ve insanın en az enerji tüketerek bir arada yaşama plan ve uygulamaları. Bu sayede doğal kaynaklar verimli ve tasarruflu kullanılıyor.
 Permakültür, bir çevre tasarım felsefesi ve hareketidir. Permakültür, doğanın işleyişini taklit ederek, insanların ve ekosistemlerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde, dayanıklı ve uyumlu sistemler tasarlamayı amaçlar . Permakültür, tarım, mimari, toplum, ekonomi, enerji, su, atık, eğitim gibi alanlarda uygulanabilir.

Permakültürün temel ilkeleri şunlardır:

Düşünceyi tasarıma dönüştürmek: Permakültür, sistematik bir problem çözme yöntemidir. Bir permakültür tasarımı yaparken, öncelikle mevcut durumu analiz etmek, ihtiyaçları ve kaynakları belirlemek, hedefleri ve kriterleri tanımlamak, olası çözümleri değerlendirmek ve uygulamak gerekir.
Doğayla işbirliği yapmak: Permakültür, doğanın süreçlerini, desenlerini, ilişkilerini ve çeşitliliğini anlamak ve bunlardan ilham almak demektir. Doğayla uyumlu ve bütünleşik sistemler yaratmak, doğal kaynakları korumak, ekolojik ayak izini azaltmak ve doğal döngülere katkıda bulunmak için doğayla işbirliği yapmak gerekir.
Sürdürülebilirliği sağlamak: Permakültür, insanların ve doğanın uzun vadeli refahını sağlamayı hedefler. Sürdürülebilirliği sağlamak için, kaynakları verimli ve tasarruflu kullanmak, atıkları azaltmak veya dönüştürmek, yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmak, yerel ve organik üretim ve tüketimi desteklemek, toplumsal dayanışma ve adaleti güçlendirmek gerekir.
Permakültür, insanların ve doğanın bir arada yaşayabileceği, sağlıklı, mutlu ve bolluk içinde bir yaşam tarzı sunar. Permakültür, sadece bir teknik veya yöntem değil, aynı zamanda bir bakış açısı ve yaşam felsefesidir. Permakültür, insanların doğayla uyumlu, yaratıcı ve sorumlu bir şekilde yaşamasını sağlar.

KOMPOST: Organik evsel atıkların, tarımsal üretimlerin bitkisel atıklarının organik gübreye dönüştürüldüğü uygulamalar. Bu uygulamalar toprağın verimliliğini arttırıyor ve atık sorununu azaltıyor.
Kompost, doğal atıkların toprağa geri kazandırılması için önemli bir yöntemdir. Kompost yapmak için evde veya bahçede uygun bir kova veya çukur kullanabilirsiniz. Kompost yapımında yeşil ve kahverengi malzemeleri dengeli bir şekilde karıştırmak gerekir. Yeşil malzemeler, sebze, meyve, çay, kahve gibi taze ve ıslak atıklardır. Kahverengi malzemeler ise ağaç, dal, yaprak, kağıt gibi kuru atıklardır. Kompost yaparken bazı atıklardan kaçınmak da önemlidir. Örneğin, yağlı, bozulmuş, etli, balıklı, turunçgilli ve soğanlı atıklar kompostun kalitesini düşürebilir. Kompostun nemli ve havalı olması da çürüme işlemini hızlandırır. Kompostun faydaları çoktur. Kompost, toprağın besin maddelerini, nemini, pH dengesini ve yapısal düzenini iyileştirir. Kompost, topraktaki toksinleri nötralize eder ve daha sağlıklı ve verimli ürünler elde etmeyi sağlar. Kompost, aynı zamanda çevre dostu bir uygulamadır. Kompost sayesinde, çöpe giden organik atıklar azalır ve doğal kaynakların tükenmesi önlenir. Kompost, sürdürülebilir yaşamın desteklenmesi için küçük ama etkili bir adımdır. 

MALÇ: Kuraklığa karşı toprak kurumasını engelleyen, toprağa organik madde katan, su tutumunu arttıran organik ve doğal malzemeler ile tarımsal uygulamalarda toprak örtüsü. Bu örtü hem bitkilerin gelişimine hem de toprağın sağlığına katkı sağlıyor.Malç, toprağı örten ve koruyan organik veya doğal malzemelerdir. Malçın faydaları şunlardır:

Malç, toprağın kurumasını önler. Böylece, kuraklık gibi olumsuz iklim koşullarına karşı toprağı korur.
Malç, toprağa organik madde katar. Organik madde, toprağın verimliliğini, su tutma kapasitesini, havalanmasını ve besin içeriğini arttırır.
Malç, su tutumunu arttırır. Malç, toprağın yüzeyinde bir bariyer oluşturarak suyun buharlaşmasını azaltır. Bu da, su tasarrufu sağlar ve bitkilerin susuz kalmasını önler.
Malç, bitkilerin gelişimine katkı sağlar. Malç, bitkilerin köklerini sıcak ve soğuk hava şoklarından korur. Ayrıca, bitkilerin hastalık ve zararlılara karşı direncini arttırır.
Malç, toprağın sağlığına katkı sağlar. Malç, toprağın erozyonunu, yabani otların çoğalmasını ve toprakta tuz birikmesini önler. Ayrıca, toprağın pH dengesini ve mikrobiyal aktivitesini iyileştirir.
Malç, farklı türde ve kaynakta olabilir. Örneğin, saman, yaprak, talaş, çam kabuğu, kahve telvesi, gazete, karton, plastik, kauçuk gibi malzemeler malç olarak kullanılabilir. Malçın seçimi, bitki türüne, toprak özelliklerine, iklim koşullarına ve maliyetine göre değişir.

Malç, toprağı örtmek için kullanılan bir yöntemdir. Malç uygulaması, bitkilerin ekim veya dikim zamanına, malçın türüne ve kalınlığına, toprağın nemine ve sıcaklığına göre yapılır. Malç uygulaması, toprağı ve bitkileri korumak, verimliliği arttırmak ve çevreye fayda sağlamak için önemli bir tarımsal uygulamadır.

HABİTAT: Çevreye, iklime, yaşam tarzına uygun, çevrede bulunan hammaddelerle çevre mimarisine uygun yaşam şekli ve mimari tarzın oluşturulması. Bu sayede doğal ve kültürel miras korunuyor ve yaşam kalitesi yükseliyor.
Habitat: Ekolojik ve Sürdürülebilir Bir Yaşam İçin Neden Önemli?
Çevre ve iklim değişikliği, günümüzün en önemli ve acil sorunlarından biridir. Küresel ısınma, doğal afetler, biyolojik çeşitlilik kaybı, kirlilik, enerji krizi gibi pek çok olumsuz etki, insanlığın geleceğini tehdit etmektedir. Bu sorunların çözümü için, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, çevreye duyarlı ve sorumlu davranışlar sergilemek gerekmektedir.

Bu davranışlardan biri de, yaşadığımız alanları, çevreye, iklime, yaşam tarzına uygun, çevrede bulunan hammaddelerle çevre mimarisine uygun şekilde tasarlamak ve inşa etmektir. Bu şekilde oluşturulan yaşam alanlarına, habitat denir. Habitat, bir canlının yaşadığı ve geliştiği yerdir. Habitat, ekolojik ve sürdürülebilir bir yaşam için neden önemlidir?

Habitat, önemlidir çünkü:

Doğal kaynakları verimli ve tasarruflu kullanır. Çevrede bulunan hammaddelerle yapılan habitatlar, hem ekonomik hem de çevreci bir seçimdir. Ayrıca, yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanarak, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltır ve sera gazı emisyonlarını düşürür.
Doğal ve kültürel değerleri korur. Habitatlar, çevre mimarisine uygun olarak tasarlandığı için, bölgenin coğrafi, iklimsel, tarihi ve estetik özelliklerini yansıtır. Bu sayede, doğal ve kültürel mirasın korunmasına ve tanıtılmasına katkı sağlar.
Yaşam kalitesini yükseltir. Habitatlar, yaşam tarzına uygun olarak düzenlendiği için, insanların fiziksel, zihinsel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılar. Sağlıklı, konforlu, güvenli ve mutlu bir yaşam sürdürmelerine olanak verir.
Sonuç olarak, habitat, ekolojik ve sürdürülebilir bir yaşam için önemli bir kavramdır. Çevre ve iklim değişikliği sorunlarına karşı, habitatlar, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, çevreye duyarlı ve sorumlu davranışlar sergilememize yardımcı olur. Bu nedenle, habitat oluşturmak ve geliştirmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.

SABİT ARICILIK: Endemik bitki ve destek bitkilerin mevsime göre planlandığı, arı taşımacılığının yapılmadığı kombine arıcılık sistemi. Bu sistem arıların sağlığını koruyor ve balın kalitesini arttırıyor.
Sabit arıcılık, arıların doğal ortamlarında ve belli bir bölgede sürekli olarak tutulduğu bir arıcılık yöntemidir. Bu yöntemde arılar, çevredeki bitkilerin nektar ve polen kaynağı olarak kullanıldığı, arı taşımacılığının yapılmadığı, arıların sağlığını ve balın kalitesini arttıran bir sistem içinde yaşarlar. Sabit arıcılık, arıcılık yapmak isteyenler için birçok avantaj sağlar. Bunlardan bazıları şunlardır:

Sabit arıcılık, arıların doğal dengesini bozmadan, stres ve hastalıklardan uzak bir şekilde yaşamalarını sağlar. Böylece arılar daha verimli ve sağlıklı olur.
Sabit arıcılık, arıların bulunduğu bölgenin bitki çeşitliliğine ve mevsimsel değişimlere uyum sağlamalarını kolaylaştırır. Böylece arılar, farklı bitkilerden nektar ve polen toplayarak, balın aromasını ve besin değerini arttırır.
Sabit arıcılık, arıcılıkta önemli bir maliyet olan arı taşımacılığını ortadan kaldırır. Böylece arıcılar, hem zaman hem de para tasarrufu yapar.
Sabit arıcılık, arıların bulunduğu bölgeye ekolojik bir katkı sağlar. Arılar, bitkilerin tozlaşmasına ve çevrenin yeşillenmesine yardımcı olur.
Sabit arıcılık, geleneksel bir arıcılık yöntemi olmasına rağmen, günümüzde de birçok arıcı tarafından tercih edilmektedir. Sabit arıcılık yapmak isteyenler, arıların bulunduğu bölgeyi iyi seçmeli, arıların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde arılık kurmalı, arıların sağlığını ve ürün kalitesini kontrol etmeli ve arıcılık yönetmeliğine uygun hareket etmelidir. Sabit arıcılık, arıcılığın doğal ve sürdürülebilir bir şekilde yapılmasını sağlayan bir arıcılık sistemidir.

ORGANİK TARIM: İlaç ve kimyasal girdilerin olmadığı, pestisit artığı bırakmayan tarımsal uygulamalar. Bu uygulamalar hem insan sağlığına hem de doğaya faydalı.
Organik tarım, doğal kaynakları koruyan, çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyen, biyolojik çeşitliliği artıran ve sürdürülebilir bir üretim sistemi olarak tanımlanabilir. Organik tarım, sentetik gübre, pestisit, hormon, hayvan yem katkıları ve genetiği değiştirilmiş organizmalar gibi kimyasal ve yapay girdilerin kullanımını reddeder veya sınırlar. Bunun yerine, toprak verimliliğini artırmak, zararlıları kontrol etmek ve ürün kalitesini yükseltmek için doğal ve ekolojik yöntemlerden yararlanır. Organik tarım, bitki nöbetleşmesi, yeşil gübre, kompost, biyolojik zararlı kontrolü, mekanik işleme, organik gübre, tuzak, doğal avcı gibi teknikleri içerir. Organik tarım, aynı zamanda, hayvan refahı ve üretim standartlarını da göz önünde bulundurur. Organik tarım ürünleri, belirli kurallara ve standartlara uygun olarak üretilir ve denetlenir. Organik tarım üreticileri, uluslararası veya ulusal bir kuruluş tarafından verilen bir sertifika almak zorundadır. Organik tarım ürünleri, resmi bir organik mührü taşır ve geleneksel tarım ürünlerinden daha yüksek fiyatta pazarlanır.

Organik tarımın önemi ve faydaları, hem üreticiler hem de tüketiciler için çok büyüktür. Organik tarım, toprağın besin değerini, su tutma kapasitesini, mikroorganizma aktivitesini ve erozyona karşı direncini artırır. Böylece, toprağın uzun vadeli verimliliği ve sağlığı korunur. Organik tarım, ayrıca, su ve hava kirliliğini, sera gazı emisyonlarını, biyolojik çeşitliliği azaltan faktörleri, iklim değişikliğine katkıda bulunan etmenleri azaltır. Organik tarım, doğal dengenin korunmasına ve ekosistem hizmetlerinin devamlılığına katkı sağlar. Organik tarım, insan sağlığı için de çok yararlıdır. Organik tarım ürünleri, kimyasal kalıntı, ağır metal, antibiyotik, hormon, pestisit gibi zararlı maddeler içermez. Bu maddeler, insan sağlığında kanser, alerji, hormon bozukluğu, bağışıklık sistemi zayıflığı, doğum kusurları, nörolojik hastalıklar gibi pek çok soruna yol açabilir. Organik tarım ürünleri, aynı zamanda, geleneksel tarım ürünlerine göre daha fazla vitamin, mineral, antioksidan, fitokimyasal gibi besin öğeleri içerir. Bu besin öğeleri, insan sağlığının korunmasında ve geliştirilmesinde önemli rol oynar. Organik tarım ürünleri, daha doğal, lezzetli ve kaliteli olur.

Organik tarım, dünyanın pek çok ülkesinde uygulanmakta ve gelişmektedir. Organik tarım, 1990’dan beri hızlı bir artış göstermiş ve 2007 yılında 46 milyar dolara ulaşmıştır. Organik tarım yapılan alanlar da artmış ve 2007 yılında yaklaşık 32.2 milyon hektara ulaşmıştır. Organik tarım, toplam tarım alanlarının %0.8’ini temsil etmektedir. Ayrıca, 2007 yılında doğadan toplanan organik ürünler 30 milyon hektardan hasat edilmiştir. Organik tarımın en çok yapıldığı ülkeler, Avustralya, Çin, Arjantin, Brezilya, ABD, İtalya, İspanya, Almanya, Fransa, Hindistan, Türkiye gibi ülkelerdir. Organik tarım, tüketicilerin talebi, üreticilerin bilinci, devletlerin desteği, sivil toplum kuruluşlarının çalışmaları, uluslararası kuruluşların standartları ile daha da yaygınlaşmakta ve gelişmektedir.

Organik tarım, hem üreticiler hem de tüketiciler için bir tercih değil, bir zorunluluktur. Organik tarım, doğal kaynakların korunması, çevrenin iyileştirilmesi, insan sağlığının geliştirilmesi, sürdürülebilir bir üretim sisteminin oluşturulması için en uygun yöntemdir. Organik tarım, gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak için yapılması gereken bir sorumluluktur. Organik tarım, yaşam kalitesini yükseltmek için bir fırsattır. Organik tarım, doğa ile uyumlu, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için bir seçenektir. Organik tarım, hepimizin ortak paydasıdır.

EKOLOJİK TARIM: Ekosistemin sürdürülebilirliğine zarar vermeyen, ekolojiye uyumlu tarımsal uygulamalar. Projede kendine yeten tarımsal üretim ve uygulamalar ile insani tüketimin çevreye ve doğaya zarar vermeyen dengesi ve tarımsal uygulamalar sağlanıyor.

Ekolojik tarım, ekosistemin sürdürülebilirliğine zarar vermeyen, ekolojiye uyumlu tarımsal uygulamaları ifade eder. Ekolojik tarım, doğal kaynakları korur, biyolojik çeşitliliği artırır, toprak verimliliğini ve sağlığını iyileştirir, iklim değişikliğine uyum sağlar ve karbon salınımını azaltır. Ekolojik tarım, aynı zamanda gıda güvenliği, gıda egemenliği ve kırsal kalkınma için de önemlidir.

Projede, kendine yeten tarımsal üretim ve uygulamalar ile insani tüketimin çevreye ve doğaya zarar vermeyen dengesi ve tarımsal uygulamalar sağlanıyor. Bu proje, ekolojik tarımın faydalarını göstermek ve yaygınlaştırmak için bir model oluşturmayı amaçlıyor. Proje kapsamında, yerel tohumlar, organik gübreler, biyolojik mücadele yöntemleri, su tasarrufu teknikleri, yenilenebilir enerji kaynakları, atık yönetimi, sirküler ekonomi, katılımcı eğitim, sosyal dayanışma, yerel pazarlama gibi konular ele alınıyor. Proje, hem üreticilerin hem de tüketicilerin ekolojik tarıma katılımını ve farkındalığını artırmayı hedefliyor.

DOĞAL TARIM: Organik üretime dayalı, geleneksel ata tohumlarının öne çıktığı tarımsal üretim. Bu üretim hem biyolojik çeşitliliği hem de yerel kültürü destekliyor.
Doğal tarım, organik üretim yöntemlerini benimseyen ve geleneksel ata tohumlarını koruyan bir tarımsal üretim biçimidir. Doğal tarım, toprağı işlemeden, gübrelemeden, yabani ot temizliği yapmadan, tarım ilaçları kullanmadan ve ağaçları budamadan doğanın kendiliğinden verdiği ürünleri elde etmeyi amaçlar. Bu sayede hem toprak sağlığı hem de biyolojik çeşitlilik korunur.

Doğal tarım, aynı zamanda yerel kültürü de destekler. Çünkü doğal tarım, bölgeye uygun ve yerel halkın tercih ettiği ata tohumlarını kullanır. Ata tohumları, genetiği değiştirilmemiş, ıslah edilmemiş ve hibrit olmayan tohumlardır. Bu tohumlar, yüzyıllar boyunca doğal seleksiyonla gelişmiş ve bölgenin iklimine, toprağına ve hastalıklarına dirençli olmuştur3. Ayrıca, ata tohumları, yerel halkın damak tadına ve beslenme alışkanlıklarına uygun lezzetli ve besleyici ürünler verir.

Doğal tarım, hem çevreye hem de insan sağlığına saygılı bir tarımsal üretim modelidir. Doğal tarım, toprağı zenginleştirir, suyu tasarruflu kullanır, karbon salınımını azaltır, biyolojik çeşitliliği arttırır ve doğal döngüleri korur. Doğal tarım, aynı zamanda insanlara zehirsiz, hormonsuz, katkısız, doğal ve lezzetli gıdalar sunar. Doğal tarım, gelecek nesiller ve dünya için hayatları zenginleştirmek amacıyla sürdürülebilir tarımı geliştirmeye kararlıdır.

AGRO TURİZM / TARIM TURİZMİ: Tarımsal üretimin ve ürünlerinin cazibesinin turizmde kullanılması. Bu sayede tarımsal faaliyetler tanıtılıyor, yerel ürünler pazarlanıyor ve kırsal kalkınma destekleniyor.
Agro turizm veya tarım turizmi, kırsal bölgelerde tarımsal faaliyetlerin ve ürünlerin turizm amaçlı sunulmasıdır. Agro turizm, hem çiftçilere ek gelir sağlar, hem de turistlere doğal, kültürel ve gastronomik bir deneyim sunar. Agro turizm, aynı zamanda kırsal alanların korunmasına, yerel halkın yaşam kalitesinin artmasına ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunur.

Agro turizm, Fransızca kökenli bir kelimedir ve tarım anlamına gelir. Agro turizm, 19. yüzyılın sonlarında Avrupa’da ortaya çıkmış, 20. yüzyılda gelişmiştir. Agro turizm, özellikle şehir hayatından sıkılan, doğayla iç içe olmak isteyen, farklı kültürleri tanımak isteyen ve sağlıklı beslenmek isteyen turistlerin ilgisini çekmiştir.

Agro turizm, konaklama, yeme-içme, üretim, ticaret, eğitim, kültür ve sanat gibi pek çok faaliyeti kapsar. Agro turizmde, turistler genellikle otel veya misafirhane yerine çiftlik evlerinde veya köy evlerinde konaklar. Turistler, çiftçilerle birlikte tarımsal işlere katılabilir, yöresel ürünleri tadabilir, el sanatlarını öğrenebilir, doğal güzellikleri keşfedebilir ve yerel halkla kaynaşabilir.

Türkiye, agro turizm için çok uygun bir ülkedir. Türkiye, coğrafi, iklimsel, bitkisel ve hayvansal çeşitliliği, zengin kültürel mirası, lezzetli yemekleri ve misafirperver insanları ile agro turizm potansiyeli yüksek bir ülkedir. Türkiye’de agro turizm, son yıllarda gelişmeye başlamıştır. Türkiye’de agro turizmin ilk örneği, Buğday Derneği tarafından başlatılan TA-TU-TA (Tarımsal-Turizm-Takas) projesidir. Bu proje, ekolojik çiftliklerde gönüllü çalışma ve konaklama imkanı sunmaktadır. Ayrıca Türkiye’de agro turizm projelerine devlet desteği de verilmektedir.

Agro turizm, hem çiftçilerin hem de turistlerin yararına olan bir turizm türüdür. Agro turizm, tarımsal üretimi ve geliri artırır, kırsal alanları canlandırır, doğal ve kültürel kaynakları korur, çevre bilincini geliştirir, sağlıklı beslenmeyi teşvik eder ve farklı kültürler arasında diyalogu güçlendirir. Agro turizm, turizmin geleceği için önemli bir alternatiftir.

KIRSAL TURİZM: Tarımsal ve doğal yaşamın ortaya çıkardığı kır ortamının, doğal köy ortamının cazibesinin turizmde kullanılması. Bu sayede kırsal yaşamın güzellikleri ve zorlukları paylaşılıyor, doğal ve kültürel miras korunuyor ve kırsal nüfusun göçü önleniyor.
Kırsal turizm, son yıllarda giderek popülerleşen bir turizm türüdür. Kırsal turizm, şehir hayatının stresinden ve gürültüsünden uzaklaşmak isteyenler için ideal bir seçenektir. Kırsal turizmde, doğal ve kültürel değerleri koruyan, tarımsal faaliyetlere katılan, yerel yemekleri ve el sanatlarını deneyimleyen, köy yaşamının sıcaklığını ve samimiyetini hisseden turistler, hem kendileri hem de ev sahipleri için faydalı bir etkileşim sağlarlar. Kırsal turizm, aynı zamanda kırsal bölgelerin kalkınmasına, istihdamına, gelirine ve göçünün önlenmesine katkıda bulunur. Kırsal turizm, hem turistler hem de kırsal halk için kazan-kazan durumu yaratan, sürdürülebilir ve alternatif bir turizm modelidir. 

KARBON AYAK İZİ: İnsanın yaşamı boyunca tükettiği çevreye ve doğaya bıraktığı, doğanın dengesini bozan karbon yakıtların, fosil yakıtların ekosisteme bıraktığı karbon miktarı. Bu miktarı azaltmak için yenilenebilir enerji kaynakları kullanmak ve enerji verimliliği sağlamak gerekiyor.
 Karbon ayak izi, atmosfere salınan sera gazlarının karbondioksit cinsinden karşılığıdır. Bu gazlar, küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine neden olur. Karbon ayak izini azaltmak, çevreyi korumak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için gereklidir.

Karbon ayak izi hesaplamaları, farklı yöntemlerle yapılabilir. Tüketim tabanlı karbon ayak izi, bir kişinin veya bir ailenin tüketim alışkanlıklarını temel alır. Üretim tabanlı karbon ayak izi, bir şirketin veya bir ülkenin üretim süreçlerinde saldığı sera gazlarını ölçer. Kapsamlı karbon ayak izi, her ikisini de bir araya getirir. Endüstri standartlarına dayalı hesaplamalar, belirli bir ürünün veya hizmetin üretimindeki sera gazı emisyonlarını hesaplamak için kullanılır.

Karbon ayak izini azaltmak için, çeşitli adımlar atılabilir. Bunlar arasında şunlar sayılabilir:

Güneş, rüzgar, hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak veya tercih etmek.
Enerji verimliliğini artırmak için tasarruflu ampul, A sınıfı elektronik alet, yalıtımlı ev gibi seçimler yapmak.
Toplu taşıma araçlarını, bisikleti veya yürümeyi kullanmak. Mümkünse elektrikli veya hibrid araçlar tercih etmek.
Yiyecek, giyim, eşya gibi tüketimlerde geri dönüştürülebilir, organik, yerel ürünleri seçmek.
Atıkları ayrıştırarak geri dönüşüme katkıda bulunmak.
Ağaç dikmek veya ağaçlandırma çalışmalarına destek olmak.

YEŞİL AYAK İZİ: İnsanın bilinçlendiği, doğaya bıraktığı karbon ayak izini, ekolojik uygulamalar ve doğal yaşama uyumlanması ile doğayı, ekolojiyi tahrip etmeyen, besleyen uygulamalar bütünü. Bu uygulamalar hem insanın hem de doğanın refahını arttırıyor.
YEŞİL AYAK İZİ: İnsanın bilinçlendiği, doğaya bıraktığı karbon ayak izini, ekolojik uygulamalar ve doğal yaşama uyumlanması ile doğayı, ekolojiyi tahrip etmeyen, besleyen uygulamalar bütünü.

İnsanlık, sanayi devriminden bu yana doğal kaynakları hızla tüketmekte ve çevreye zarar vermektedir. Bu durum, iklim değişikliği, küresel ısınma, biyolojik çeşitlilik kaybı, su kıtlığı, hava ve su kirliliği gibi ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlar, hem insanların hem de diğer canlıların yaşam kalitesini ve sağlığını olumsuz etkilemektedir.

Bu nedenle, insanların doğaya bıraktıkları karbon ayak izini azaltmaları ve doğal yaşama uyum sağlamaları gerekmektedir. Karbon ayak izi, bir kişinin veya kurumun faaliyetleri sonucunda atmosfere saldığı sera gazı miktarını ifade etmektedir. Karbon ayak izini azaltmak için, yenilenebilir enerji kaynakları kullanmak, enerji verimliliğini artırmak, atık azaltmak, geri dönüştürmek, toplu taşıma veya bisiklet kullanmak, yerel ve organik gıdalar tüketmek, ağaç dikmek gibi ekolojik uygulamalar yapmak gerekmektedir.

Ekolojik uygulamalar, doğayı ve ekolojiyi tahrip etmeyen, aksine besleyen ve koruyan uygulamalar bütünüdür. Bu uygulamalar, hem insanların hem de doğanın refahını artırmaktadır. Çünkü, ekolojik uygulamalar, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamakta, çevre sorunlarını önlemekte veya azaltmakta, doğal dengeyi korumakta, biyolojik çeşitliliği zenginleştirmekte, insanların sağlığını ve mutluluğunu iyileştirmektedir.

Bu bağlamda, yeşil ayak izi kavramı ortaya çıkmıştır. Yeşil ayak izi, bir malın ya da hizmetin üretim sürecinde doğrudan ya da dolaylı olarak kullanılan toplam yağmur suyu hacmidir
 

 

Yorum Yaz